"Değerli ablam, haberin
olmuştur bir grup arkadaşla 12 Eylül tarihinde süresiz dönüşümsüz açlık grevine
başladık. Sayımız şimdilik 15'tir. Senin tanıdığın (ben ve Tayip'in dışında
yoktur) iki arkadaştır. Eylemi, iki temel siyasal talep üzerinden başlattık. Bu
talepleri siyasal gerekçesiyle birlikte ayrıca yazacağımdan burada
değinmeyeceğim. Ayrıca bizim dosyadan kadın arkadaşlar da başlamış, zaten
haberiniz olmuştur. Greve başlarken çeşitli kurumlara amacımızı tema alan
mektuplar yazmaya karar verdik. Bir haftadır yemek yemiyoruz, bu defa
kararlıyız Abla, ya taleplerimiz kabul edilecek ya da sonu ölüme varacak.
Ciddiyiz, bunu dilekçelerimizle yazdığımız tüm metinlerde dile getirdik,
kamuoyuna da deklere ettik. Şahsen ben kendimi buna hazırlamışım ve bu 15
arkadaşın da buna hazır olduklarını düşünüyorum. Bizde bu irade, inanç, umut ve
kararlılık oldukça yemekmiş, dünya malıymış umurumuzda olmaz. Yazık ki acının
gözyaşının hüküm sürdüğü günler yaşıyoruz. Savaşın yarattığı bu zorlanma
hepimizi etkiliyor. Ölüme ve kana dur demek gerekiyor. Kürt halkının özgürlük
mücadelesi haksız ve hukuksuz uygulamalarla bastırılmaya yok edilmeye
çalışılıyor. Dili, kültürü, kimliği yok sayılıyor, iradesine tecrit
uygulanıyor, askeri ve siyasi operasyonlarla tasfiye edilmeye çalışılıyor. Bu
politikalara ve konsepte karşı her anlamda direnmek lazım. Her alan yoğun bir
mücadele sahası ve bu AKP devletine karşı, onun bu tutum ve tavrına karşı biz
de sonuna kadar mücadele edeceğiz ve direneceğiz. Süreç çok kaotik neye
evirileceği, nasıl sonuçlar açığa çıkaracağı belirsiz. Bizler bedenlerimizi
eriterek bu sürece müdahil olmaya, kendimize yön vermeye çalışacağız, zalimin
zulmüne karşı bu dört duvar arasında elimizden başka bir şey gelmiyor.
Tabii 12 Eylül'de başlamamızın ironisi ve
anlamı var. Formatta değişiklik olsa da yöntemde, uygulamada, zihniyette ve
sistemde bir farklılık yok, hatta daha tehlikeli boyutlara ulaştığı bile
söylenebilir. Neyse sürece özgün gelişmelere ve mevcut konjonktüre siz bizden
daha hakimsiniz, reel politiği bizden daha iyi takip ediyorsunuz, çünkü
yaşıyorsunuz, içindesiniz. Neticede demokratik siyasete karşı başlatılan linç
politikaları, itibarsızlaştırma, tehdit, korkutma, bölme, parçalama ve
tutuklama gibi yaklaşımlar asla sizleri yıldırmayacaktır. Dediğim gibi
kucaklaşma da ya doğru anlaşılır, kardeşliğe ya da yanlış yorumlanıp
çarpıtılarak, düşmanlığa yani bölünmeye delalet haline getirilir. Yazmışken
kısaca kendi durumumu da anlatayım, zira merak ettiğini tahmin ediyorum. Bildiğin
gibi üç buçuk yılı aşkın alıştık, öğrendik, tanıdık ve anladık artık. Bu mekânı
biliyoruz, tabi ilk yıl çok zorlanmıştık, mekânın katlanılamaz, alışılamaz
yönlerinden kaynaklansa gerek, biraz da beklentili ruh halinin de payı vardı,
şahsen kendi cephemden belirli bir netleşmeyi yaşadığımı söylemeliyim. Bu
mahkemeden bize tahliye çıkmaz, düşman hukukunu işleten bir yargı sisteminden
adalet beklemek abesle iştigal değil midir? Bu anlayış ve zihniyetten özgürlük
dilemek saflıktır. Yargının genel yaklaşımı ayrı bir mektup konusudur, bizi
bırak, burada öyle vakalar var ki trajikomiklikten de öte ….
Dolayısıyla ben kendimi en olumsuz sonuca da
hazırlamışım, tabii bu umutsuz olduğum anlamına gelmiyor. İçimizdeki inanç bizi
her daim özgürlüğe daha yakın kılıyor, biz yüzümüzü halkımıza ve mücadelemize
dönmüşüz, ne varsa onlarda, gerisi fasa fiso… Bir de siz varsınız, demokratik
siyasi mücadelemiz de devam ediyor. Dışarıda birlikte Parti'de yürüttüğümüz
çalışmalar geldi aklıma. Az kaldı Abla, AKP'nin mevcut politikaları mutlaka
iflas edecek, yeter ki biz bildiğimiz yoldan şaşmayalım, dik duralım ve
mücadele edelim. O zaman özgürlüğe daha fazla yaklaşmış olacağız. Sağlığım,
moralim ve genel durumum da gayet iyidir. Öyle ciddi bir yaramazlık, problem
yoktur. Hapishane sürecini kendimce değerlendirmeye, okuyup yoğunlaşmaya
çalışıyorum. Eğer uygun bir vakit oluşturabilirsem hapishane günlerine ilişkin
de yazmak isterim. Annem ve kardeşlerim gidip geliyorlar, onların da durumu
iyidir, sağ olsunlar, ilgilenmeye de çalışıyorlar, onlar da kendilerine bir
düzen oluşturmuşlar, geçinip gidiyorlar.
Şimdi açlık grevine giren sekiz arkadaşla
birlikte ayrı bir kısımda kalıyoruz. Refakatçi olarak Ahmet Çelen arkadaş da
yanımızdadır. Bize iyi bakıyor, moral oluyor, sana özel selam söylüyor.
Tanıdığın bildiğin tüm arkadaşlar iyiler. Birçoğunu uzun zamandır ben de
görmüyorum, yakında duruşma var, bir günlüğüne katılmayı düşünüyorum. Orada
herkesi görürüm her halde. Malum, hapishane çok kalabalık ve görüşme problemi
var. Her şeye rağmen, senin yoldaşın geçen yıllara inat, hala genç ve diridir.
Özümü ve benliğimi korumaya çalışıyorum. Asla hapishane duvarlarına
benzemeyeceğim, herhangi bir ihtiyacım ve istemim de söz konusu değil, kendimce
idare ediyorum.
Değerli Abla, artık bu grev ne
kadar sürer, nasıl sonuçlanır bilemiyorum. Sonu ne olursa olsun, moralimi,
inancımı ve mücadeleye olan güvenimi asla yitirmeyeceğim. Birlikte mücadele
ettiğimiz siz değerli dostlar, yoldaşlar bu yolda bana güç veriyor. Kendine çok
iyi bak ve davran, sağlığına da, dikkat et şahsında tüm arkadaşlara selam ve
sevgiler gönderiyorum.
Özgür yarınlarda buluşmak
ümidiyle esen kal… Mazlum Tekdağ."
*BDP eski MYK üyesi Mazlum Tekdağ'ın BDP Eş Genel Başkanı Gültan Kışanak'a yazdığı mektup
*BDP eski MYK üyesi Mazlum Tekdağ'ın BDP Eş Genel Başkanı Gültan Kışanak'a yazdığı mektup
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder