İslam'da Kıyamın Anlamı*

Kıyam: Ayaklanma-Dayanışma-Tekâmül

Nurettin Topçu, İsyan Ahlakı adlı eserinde “her hareketin gayesi kendi şeklinin mükemmeline ulaşmaktır” der ve ekler: “Hareket ederken insan hürriyeti, insanı yeni bir hayat şekline doğru götürmelidir…”

Hareket, iş, oluş ve fiilin amacının insanı yeni bir hayat şekline götürmek olduğunu vurgular. Ancak bu hareketin mutlaka bir meydan okuma, karşı çıkış ve “var olan duruma bir protesto” olması gerektiğini bildirir. Ona göre hareket kıyâm’dır.

“Hareket, bir isyandır.  Bu bizdeki Allah’ın bize karşı isyanıdır. “Hiç isyan etmemiş olan hiç hareket etmemiş demektir…”

Kıyam, Tekbir getirdikten sonra ilk ritüelimizdir. Ayakta sabit duruşu anlatır. Lugatta, “kalkmak, kalakalmak, azmetmek, başlamak, vuku bulmak, yürütmek, himaye etmek” gibi anlamlarda kullanılır.

Hıra mağarasında ilahi vahye muhatap olan peygamber, derin bir korku halinde eve döndüğünde kendini dış dünyadan bir süre soyutlamış ve yalnız kalmaya çalışmıştı. Toplumsal hayatta karşılaştığı ağır buhranlara bir çare arıyor, 35 yaşından sonra bir mağaraya kapanıyor ve orada tefekkür edip duruyordu. Sadece tefekkür ile kalmayıp “Hılfu’l-fudul” cemiyetinde aktif üyelik yapıyor ve hakkı gasp edilmiş olanların hakkını da müdafaa ediyordu. İlk vahiy, Oku! Diye çevrilen “Çığlık at” emriydi.

 Öyleyse önce çığlık vardı!

Kitleler bir ölü kadar kör ve sağırdı. Onlara sesiniz duyurabilmek için içli bir çığlığa, gökleri yaran davudî sayhalara ihtiyaç vardı. Derin sarsıntılar içinde evine döndü. Örtüsüne büründü… Bir süre sonra uyanıp durumu Hz. Hatice’ye anlatırken şöyle başladı;

“Kendimden çok korktum…”(Ve haşitü ala nefsî) İçindeki çığlığı duymuş, ondan ürkmüş, kendiyle yüzleşmiş ve aslından kendinden çok korkmuştu… Kendiyle ilk defa yüzleşen, aynada kendini gören, hakikatine muttali olan adamın ilk ve son sözü bu olacaktı;

“Kendimden çok korktum…”(Buharî/Bed’ü’l-vahy/3)

Çığlık Ona ne yapması, nasıl başlaması gerektiğini örtü altından yine bildirdi. Ve çığlıktan sonra(Tek-bir) ilk emir ayağa kalk olacaktı…(K-V-M)

Gum fe enzir!(Müddessir/2) (Kalk, var olan duruşa bir protesto olarak harekete geç, isyan et!)

Kıyam, tabiatı icabı kişinin kendi için değil başkası için ayağa kalkışını anlatmaktadır. Zira kıyam kalkışlar demektir. Birlikte olmayı, beraber yürümeyi temsil eder. Esasen kıyam, tarih boyunca iyi ve doğru namına ne varsa, bu prensiplerle kuşanan her insanın yaptığı çıkışın, isyanın ortak sembolik ifadesidir.

Gıyamen li’n-nâs; İnsanlık için ayağa kalkış(Maide/97) köleleştiren, insanı mal ve meta haline getiren, emeğini ve hakkını sömüren her sisteme karşı onurlu bir kalkışı ifade eder.

Namaz için Kıble belirlenmiş, hedefe dönülmüş, ihtiyaç fazlası toplanmış, bütün sömürücü düzenlere baş kaldırılmış ve sıra harekete, eyleme, iddiadan sonra ispata gelmiştir. Kıyam iş bu ispatın ispatıdır.

Birlikteliğin, kardeşliğin, ünsiyetin sağlandığı an, sevginin nurdan haleler gibi kalpleri sardığı(müellefe-i gulub) an paylaşımın başladığı andır.

Muvahhitler kıyama kalktığı an müşrikler zevale uğrar. Şirki ve zulmü zevale uğratmayan kıyam, kıyamet değil, diriliş ve yeniden kalkış değil, boğuluş ve yok oluştur…

Öyleyse yazının başında geçen Nurettin Topçu’nun sözünü tekrar hatırlamakta fayda var.

“Hiç isyan etmemiş olan hiç hareket etmemiş demektir…”

Hiç isyan etmemiş, putları devirmemiş, duvarları yıkmamış namaz, hiç kıyam etmemiş demektir…


                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                        Halil Kurbetoğlu

*Başlık "Sıratın Yukası" tarafından yazarın anlayışına sığınarak değiştirilmiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder